Kuran
Ramazan ayı… İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim, bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah’ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki, şükredersiniz. (2/185)
Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur’an indirildiği zaman sorarsanız size açıklanır. Allah, onu affetti. Allah, bağışlayandır (kullara) yumuşak olandır. (5/101)
De ki: “Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah, benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kur’an vahyedildi. Gerçekten Allah’la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şehadet etmem.” De ki: O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. (6/19)
Kur’an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz. (7/204)
Hiç şüphesiz Allah, mü’minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar öldürürler ve öldürülürler; (bu) Tevrat’ta İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur. (9/111)
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir.” De ki: “Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem gerçekten ben büyük günün azabından korkarım.” (10/15)
Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur alemlerin Rabbindendir. (10/37)
Senin içinde olduğun herhangi bir durum onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki ona (iyice) daldığınızda biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de daha büyüğü de yoktur ki apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (10/61)
Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (12/2)
Biz bu Kur’an’ı sana vahyetmemizle en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz, oysa sen daha önce bundan haberi olmayanlardandın. (12/3)
Eğer, kendisiyle dağların yürütüldüğü yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine bu Kur’an olurdu). Hayır emrin tümü Allah’ındır. İman edenler, hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah’ın va’di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.) (13/31)
Elif Lam Ra. Bunlar kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın ayetleridir. (15/1)
Andolsun sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur’an’ı verdik. (15/87)
Ki onlar, Kur’anı parça-parça kıldılar. (15/91)
Öyleyse Kur’an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. (16/98)
Şüphesiz bu Kur’an en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü’minlere onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (17/9)
Andolsun biz, bu Kur’an’da çeşitli açıklamalar yaptık öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa bu onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor. (17/41)
Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. (17/45)
Ve onların kalbleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen, Kur’an’da sadece Rabbini bir ve tek (ilah olarak) andığın zaman ‘nefretle kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler. (17/46)
Hani biz, sana: “Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık Kur’an’da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor. (17/60)
Güneşin sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl fecir vakti (namazda okunan) Kur’an’ı işte o şahid olunandır. (17/78)
Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz. (17/82)
De ki: “Eğer bütün ins ve cin (toplulukları) bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansa -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler.” (17/88)
Andolsun bu Kur’an’da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler. (17/89)
Onu bir Kur’an olarak insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik. (17/106)
Andolsun bu Kur’an’da insanlar için biz her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan herşeyden çok tartışmacıdır. (18/54)
Biz, sana bu Kur’an’ı güçlük çekmen için indirmedik, (20/2)
Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur. (20/113)
Hak olan biricik hükümdar olan Allah, yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel Kur’an’ı (okumada) acele etme ve de ki: “Rabbim ilmimi arttır.” (20/114)
Ve elçi dedi ki: “Rabbim, gerçekten benim kavmim bu Kur’an’ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” (25/30)
İnkâr edenler dediler ki: “Kur’an, ona tek bir defada toplu olarak indirilmeli değil miydi?” Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu ‘belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup’ okuduk. (25/32)
Ta sin. Bunlar Kur’an’ın ve apaçık olan kitabın ayetleridir. (27/1)
Hiç şüphesiz bu Kur’an sana hüküm ve hikmet sahibi olan (ve herşeyi gerçeğiyle) bilen (Allah’ın) katından ilka edilmektedir. (27/6)
Gerçek şu ki, bu Kur’an İsrailoğullarına hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin bir çoğunu aktarıp anlatıyor. (27/76)
Ve Kur’an’ı okumakla da (emrolundum). Artık kim, hidayete gelirse kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa de ki: “Ben yalnızca uyarıcılardanım.” (27/92)
Şüphesiz sana Kur’an’ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: “Rabbim, hidayetle geleni de açıkca bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir.” (28/85)
Andolsun biz, bu Kur’an’da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz sen, onlara bir ayetle geldiğin zaman o inkâr edenler mutlaka: “Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz” derler. (30/58)
İnkâr edenler dedi ki: “Biz, kesin olarak, ne bu Kur’an’a inanırız, ne ondan önceki (indirile)ne.” Sen o zulmedenleri Rableri huzurunda tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler). Za’fa uğratılan (müstaz’af)lar büyüklük taslayanlara derler ki: “Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü’min (kimse)ler olurduk.” (34/31)
Andolsun hikmetli Kur’an’a (36/2)
Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap) yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. (36/69)
Sad, Zikir dolu Kur’an’a andolsun.(38/1)
Andolsun, biz bu Kur’an’da belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik. (39/27)
Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur’an’dır (bu). Umulur ki sakınırlar. (39/28)
Bilen bir kavim için ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) ‘fasıllar halinde açıklanmış’ Arapça Kur’an (veya okunan) kitaptır; (41/3)
İnkar edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz.” (41/26)
Eğer biz, onu A’cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur’an kılsaydık herhalde derlerdi ki: “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana A’cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?” De ki: “O iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an) onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir.” (41/44)
İşte biz sana böyle Arapça bir Kur’an vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün onların) Bir bölümü cennette bir bölümü çılgınca yanan ateşin içerisindedirler. (42/7)
Gerçekten Biz, onu belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık. (43/3)
Hani cinlerden birkaçını Kur’an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman dediler ki: “Kulak verin;” sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. (46/29)
Öyle olmasa Kur’an’ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş? (47/24)
Kaf. ‘Şerefli üstün’ Kur’an’a andolsun. (50/1)
Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver. (50/45)
Andolsun Biz Kur’an’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (54/17)
Kur’an’ı öğretti. (55/2)
Elbette bu bir Kur’an-ı Kerim’dir. (56/77)
Şayet biz, bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş parça parça olmuş görürdün. İşte Biz belki düşünürler diye insanlara böyle örnekler veririz. (59/21)
De ki: “Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur’an dinledik” (72/1)
Veya üzerine ilave et. Ve Kur’an’ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku. (73/4)
Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi böylece tevbenizi (O’na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur’an’dan kolay geleni okuyun. Allah, sizden hastalar olduğunu başkalarının Allah’ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur’an’dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın zekatı verin ve Allah’a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah katında bulursunuz. Allah’tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir. (73/20)
Şüphesiz onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir. (75/17)
Şu halde Biz onu okuduğumuz zaman sen de onun okunuşunu izle. (75/18)
Gerçek şu ki, Kur’an’ı senin üzerine ‘safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren biziz biz. (76/23)
Kendilerine Kur’an okunduğunda secde etmiyorlar. (84/21)
Hayır; o (Kitap) ‘şerefli-üstün’ olan bir Kur’an’dır; (85/21)